Pardayan – SİGORTA NEDEN ÖNEMLİ
Pardayan – SİGORTA NEDEN ÖNEMLİ
Sermed ÇINAR
İş hayatımın uzunca bir bölümü sigorta sektöründe geçti. Hayat sigortalarının çıkış döneminde, bunu ilk uygulayan şirkette ve sonrasında sağlık sigortalarını ilk uygulayan şirkette çalışmış olmam bana sigortacılığı iyi öğretti; şanslıydım ve iyi şirketlerde bölge müdürü olarak görev yaptım.
Çömezlik dönemimde, bir şirketin bölge müdürlüğünde çalışırken, maaşımın henüz palazlanmadığı dönemde, şirketin personeline tanıdığı bir hak olan sigorta işi getirdiğinizde, size vergisini düşüp komisyon vermesi imkanını kullanıp, sigorta için dolaşıyordum. Zaman içinde de sıkı bir portföyüm oluşmuştu. Böylesi bir hafta sonunda bir kuru temizleme dükkanına girdim ve makinalar, malzeme ve bulunabilecek üçüncü şahıs kıyafetlerinin değeri üzerinden fiyatı hesapladım. İşyeri sahibi her ne kadar fazla tuttu, yarı teminatla yap dediyse de, bir hasar anında proporsiyon uygulamasına gidilir, hasarının da yarısını alısın, ben de kötü sigortacı olurum dedim ve dükkanından çıktım. Kaldırımda yürüyenlere tam karışacakken, peşimden gelmiş, ‘Gel lanet olsun dedi !’
Birkaç ay sonra, beni ziyarete geldi, dükkandan saçı ve sırtı yanar şekilde zor çıkmış. Kurutemizleme malzemeleri birden parlamış. Kendisine parasını takdim ettik, giderken neyse sermayeyi kurtardın dükkanı açarsın dedim. Bir daha kuru temizleme işi yapamam, artık kimse bana güvenip de kıyafetini vermez dedi ve gitti. Bir kaç ay sonra arabayla tesadüf dükkanının önünden geçerken baktım, iç çamaşırı ve çorap işi yapıyor. Dükkanın adı da ‘Sermet’.
İkinci ilginç olayım, bir arkadaşım sıfır yerli araba almış, kaskosu için uğramış. Fiyatı fazla geldi deyip gitmeye yeltendi, çay ısmarlayıp, oturtup, beynini yıkadım. Üç ay sonra bana arabasının çalındığı haberiyle geldi. Bulunma süreci de bitince ödemesini aldı. Yaklaşık üç sene sonra arabam bulundu diye geldi yeniden. Arabası yeni yapılan büyük bir sitenin park yerinde, üstü brandasıyla kaplı bir şekilde bulunmuş. Site yöneticisi, zaman içinde sitenin dolması ve park yerinde yeterli yer kalmaması ve aracın bir de iki araçlık yeri işgal edecek şekilde park edilmiş olduğunu fark ederek polise bildirmiş. Arabanın sadece kelebek camı kırık. Sigorta hukukuna göre, size üç sene evvel ödenmiş kasko bedelini ilgili şirkete geri ödeyip arabanızın sahibi oluyorsunuz. Arkadaşım da öyle yaptı tabi ve üç senede büyük fiyat artışı göstermiş arabasını ucuz fiyata kapattı. Bu arada almış olduğu arabasını satıp, eski arabasına bindi. Düşündüm de bana bir yemek de ısmarlamamıştı.
Sektörde eskiden bunlar ve benzeri pek çok olayla karşılaşılıyordu. Bilgisar dönemine geçilmediği poliçelerin daktiloda yazıldığı dönemlerde, hatta, ayakçı sigortacıların müşterinin sırtında poliçe yazmalarına kadar şahit olduk. Son olay da, benim yakın akrabam, bir üniversitede profesör ve aynı zamanda dekan yardımcısı. Bana yeni aldığı aracının kaskosu için geldi. O zamanlar terör teminatı ek olaral ilave ediliyor ve ciddi de prim tutuyor. Tutturdu terör teminatı istemem diye. Koca profa yakışmıyor deyip metazori ekledim. Bir kaç ay sonra aradı ve geldi, arabam bum dedi. Nasıl bum dedim. Arabanın altına bomba koyup evinin parkında uçurmuşlar, araba pert; posta kutusuna da bir not bırakmışlar bir sonrakinde içinde sen olacaksın diye. Parasını ödedik gitti ama giderken komşularım benimle görüşmüyor, zira onların araçları da zarar görmüş demişti.
Sigorta bilincimiz gelişene kadar büyük şirketlerin bile elli tırından on tanesine kasko yaptırıp hasar anında kaskolu tırların plakasını kullandıklarını mı görmedik, hasar anında koştur koştur, trafik poliçesi yaptıranları mı görmedik, mobilya sitesinde, çaputları, tahtaları yakıp da mobilyam yandı diyenleri mi görmedik.
Adam aracını kasko sigortası yaptırmak için bir sigorta acentesine girmiş, poliçesi tanzim edilirken, gürültüyle kaykılıp bir de bakmış ki camdan aşağı, park ettiği arabasını freni patlayan bir kamyon dümdüz etmiş. Burdaki soru şu bu iyi niyetli, milli serveti korumak isteyen vatandaşın kasko sigortası geçerli olur mu, yoksa geçmiş olsun mu? Bunun cevabını ben halen bulamadım, bir bilen varsa söylesin.
Hoş Kalın, esen kalın.