Pardayan – O BİR ASKER, BİR DEHA, BİR YARDIMSEVER -2-
Pardayan – O BİR ASKER, BİR DEHA, BİR YARDIMSEVER -2-
Sermed ÇINAR
Işıklar Askeri Okuluna, kendisinden önce sicili gitmiş, sürgün öğrenci. Çalışıyor, imtehanları 10 luk olmasına karşın, yarısı veriliyor. Sürgün öğrenci, hocalar neden sürüldüğü konusunda bir şey bilmedikleri için sürgün öğrenciyi sevmiyorlar.
Matematik öğretmeni albay, ondaki bu dahanın farkında ve kendisinden hafta sonları kızına fen dersleri vermesi ricasında bulunuyor. Bir hafta sonu yabancısı olduğu şehirde zar zor adresi bulup kapıyı çalıyor. Kapıyı albayın kızı açıyor, ‘ o anda güzelliği karşısında dilim tutulmuştu, Bursa’nın en güzel kızıydı’ demişti. En güzeli olduğu konusundaki gerçeğe ilerleyen satırlarda geleceğim.
Ders verdiği kızların sayısı komşu kızlarıyla kısa sürede dörde yükseliyor ve kızlar onu dersten sonra sinema, pastane gibi yerlere götürüyorlar, bizimkinde para ne gezer. Günler günleri kovalıyor, bizim delikanlı, ben son sınıfta kalayım, kızı bir sene daha görürüm ve bu arada ona açılabilirim düşüncesiyle, dersleri seriyor. Matematik hocası albayın bu notlarının düşüşü dikkatini çekmiş ve evde bahsetmiş ki, bir hafta sonu genç kız kendisine neden böyle yaptığını sorduğunda, kendisine açılma fırsatını buluyor, kız da madem böyle bir düşüncen var okulunu bir an evvel bitir ve beni iste diye yeşil ışığı yakıyor.
Serdiği dersleri toparlamak için gece yattığında yorganın altında fenerle ders çalıştığını, bu arada kızdan izin isteyerek bir müddet mezuniyete kadar görüşmemelerini söylüyor. Yoğun çalışmalarının semeresini görüyor ve okuldan mezun oluyor. Hemen ertesi gün kıza gidiyor. Kapıyı mahzun bir yüzle açıyor kız ve elinden tutarak yatak odasına götürüyor, gardrobu açaçarak, hediye kürkler, gece kıyafetleri, takıları gösteriyor ve kendisini Bursa’nın otomotiv sektöründe en zengininin oğluna istediklerini, babasının da buna rıza gösterdiğini söylüyor. ‘Bursa’nın en güzel kızıydı’ betimlemesi burada doğrulanmış oluyor.
Heyhat! beyhude eninler, beyhude figanlar. Ertesi gün ailesinden gelen biriktirdiği üç beş kuruştan Ankara’ya bir otobüs bileti alıp, geri kalanını bir kuyumcuya gidip bu paraya ne verirsin diyerek, bir altın kolye alıp, kıza düğün hediyesi olarak bırakıp, Ankara’ya dönüyor.
Askerlik bitti, sevdiği de gitti, yaşam devam ediyor, bundan sonraki fasikülde, kariyer dönemi başlıyor.
Hoş Kalın.