Pardayan – O BİR ASKER, BİR DEHA, BİR YARDIMSEVER
Pardayan – O BİR ASKER, BİR DEHA, BİR YARDIMSEVER (-1-)
Sermed ÇINAR
Kahramanımız, Ankara Harp Okulu’nda öğrenci. Öğrenci olduğu yıllarda 1955 yılından itibaren ordumuzda kadın muvazzaf askerler yetiştiriliyordu ve bunlar kıtada görev yapıyorlardı; daha sonrasında kadın subaylara idari işlerde görev yaptırıldı. Halen de devam etmekte. Kahramanımızın öğrenciliği sırasında Harp Okulunda kadın subaylar da bulunmakta.
Gençlik dönemi, öğrencilerin belki hemen hepsi, güzelliği dillere destan bir subay adayına vurgun. Geceleri yatmadan evvel onu yakından görme şansı olanların hayranlık konuşmaları ile yatağa giriliyor. Yine böylesi bir gece vakti, koğuş bu güzel adaydan bahsederken, bizim kahramanımız, ben gider o hanımın iç çamaşırlarını alır gelirim diye ortaya bir iddia atıyor; yapardın, yapamazdın iddialaşmaları sonucunda, koğuştan asker sözü alıp, teşebbüs edeceğini söylüyor.
Yine bir gece, kadın subayların iki tel örgü ve nöbetçilerle korunan binalarına, sürünerek, nöbetçilere görünmeden, tel örgüleri geçerek, ikinci kata tırmanarak, balkondan, iki ranzada uyuyan kızların odasına giriyor. Yatağını evvelden tespit ettiği hanımın yatağının altındaki bavulunu açıp, içinden iç çamaşırlarını göğsüne doldurup, tam gidecekken, kızlardan biri uyanıyor, göz göze geliyorlar, kahramanımız kepini yüzüne iyice çekiyor ancak bir çığlık.
İkinci kattan aşağı atlıyor, tel örgüleri, nöbetçileri geçiyor, eşyaları kendi yatakhanesinde bir çatı oluğuna saklayarak, yatağına ulaşıyor. Teyakkuz! bütün öğrenciler ayağa kaldırılıp, sabaha kadar, hazırolda bekletiliyor. Kimse konuşmuyor. Sabah içtimada, kahramanımızı gören kadın asker, tek tek teşhis için dolaştırılıyor. ‘Benim önüme gelip de gözümün içine baktığında, o sensin diyordu bakışarı’ demişti kahramanımız. Kadın subay adayı da tespit edemediği ifadesini veriyor.
Aradan bir hafta geçince kahramanımız bu harekatı başardığını ispat için, sakladığı yerden iç çamaşırlarını alıyor ve koğuşa gösteriyor. Tebrikler, kutlamalar. Komutanlar da artık bu işi tam unutmuşken, bir gün kahramanımıza, komutan seni çağırıyor diyorlar. Daha tam komutanın kapısındayken, ‘O sendin değil mi’ diye komutan gürlüyor’, ‘Bendim komutanım’, ‘Bu hareketin cezasını biliyor musun’, ‘Evet komutanım, okuldan atılmak’, ‘Var mı bir savunman’, ‘Evet komutanım, ben mükemmel bir askerim’, ‘Hadi ya!’, ‘Koğuşla girdiğim iddia üzerine, nöbetçilere görünmeden iki tel örgüyü aşıp, ikinci kata çıktım ve eşyaları alıp, yakalanmadan koğuşuma döndüm, adeta bir askeri sızma harekatı gibi, koğuş asker sözü verdi, ancak beni ihbar eden arkadaşımız asla iyi bir asker olamaz, asker sözüne ihanet etti’.
Kahramanımız, son derece çalışkan ve zeki biri, bu savunması, fakir ailesinin kendisine olan umutlarının son bulmamasını sağlıyor. Anlayışlı ve kendisinde bir ışık görmüş olan komutan, kendisini Bursa Işıklar Askeri Okuluna sürgün ederek, ileride bir dehanın ordumuza kazandırılması konusundaki ilk öngörüyü gerçekleştirmiş oluyor.
Kendisini ihbar eden arkadaşının bir sene sonra okuldan atıldığına da şahit oluyor. Bakalım Işıklar Askeri Okulunda neler oluyor; bu kabına sığmaz adamı Bursa’da neler bekliyor.
Hoş kalın. (DEVAM EDECEK)