Pardayan – İRAN GÖZLEMLERİM -3-
Pardayan – İRAN GÖZLEMLERİM -3-
Sermed ÇINAR
Şah İran’dan kaçmadan evvel, Orta Doğu ve balkanların en büyük haddehenesinin temelini atmış, demir çelik pazarlama işi yaptığım için benim ilgi alanımdı, Şah başlattı diye haddehane öyle çürümeye bırakılmıştı. Dünyanın dört bir tarafından gelmiş pazarlamacılar o dönem zenginlik abidesi olan İran’a yüksek meblağlarda mal sattılar, Mollalar bilmedikleri işlerin başına getirilmiş, haliyle de satıcıları memnun ediyorlardı.
Bugün İran’ın geldiği noktaya bakarsanız, bir Afrika ülkesi kadar ihracatı var. Doğal gazları da olmasa açlar. ABD ile başlayan elçilik krizinden bu yana, ülkeye konulan ambargo sonucu, ilaç dahi ithal edemeyen İran, İran-Irak savaşının çok üstünde insan kaybı yaşadı.
Evet geldik benim Tebriz seyahatime. Tebrizde, demir çelik işleyen fabrikalar var, onlarla görüşeceğim. Uçak seyahatimde, hostesin bana elinde örgü eldivenlerle servis yaparken, uçaktaki tek yabancı olmamın farkındalığıyla, yüzündeki acıklı ifadeyi okumuştum. Herneyse, alana indik, uçak merdiveninden inerken, önümdeki iki kişi poz vererek, aşağıda sözde yakınları tarafından resimleri çekildi. Burada kareye giren aslında bendim, Tebriz’de bir yabancı, neyin nesi, neden gelmiş, arşivlendim.
Tebrizde güzel günlerim de oldu, demişler ya önce haberin iyisini sonra kötüsünü. İlk gün içinde büyük bir havuzu olan büyük bir parkı keşfettim. İnanamıyorum herkes bizim eski Türkçeyi konuşuyor. Aynı bizim gibi çimlere yayılmışlar, piknik yapıyorlar, kendin pişir ye. Ben de çime oturdum ve o ortamın keyfini yaşadım sanki Türkiye’deyim. Tebrizin yüzde sekseni Azeri Türkü ve Türkçe konuşuyor.
Tebrizin bir tane beş yıldızlı Lalei (Lale) Oteli var, ne yazık ki orada yer bulamadım.
İkinci iyi otel diye bir yere gittim ve son odayı kaptım. Aynı bizdeki gibi üniversite giriş sınavı varmış Tebriz kalabalık. Eskiden Ankara’da eski Amerikan arabaları vardı dolmuş olarak kullanılırdı, aynısına bindim ve o lüks otele yemeğe gidiyorum. Dolmuşta ben emsal bir genç, Türk olduğumu öğrenince çok sevindi, zira o da kökende Türk. Otelin yemekleri kötü diyerek beraber yeriz teklifiyle yola koyulduk. Bu arada tarım üzerine yüksek lisans yaptığını, devlet yurdunda kaldığını söyleyerek diğer arkadaşlarını da almak üzere yurda gittik. Yurt tam bir bakımsızlık örneği demir ranzalar, başka bir şey yok, yani ders çalışmak için bir masa, sandalye dahi yok.
Biz yedi kişi yemeğe çıktık. Bizdeki üniversite öğrencileri misali ne yersiniz, pide; pide yok dedim, en iyi et yemeği yenecek. Tebriz turundan sonra, çay içmeye yurda davet edildim. Bu arada öğrencilerden biri yemeğe gelmemişti. Öğrenci çayı içerken öğrendim ki ağabeyini rejim, bir hafta evvel asmış. O dönemde bu aydın kesim, hemen bir dozer veya kepçeye bağlanıp asılıyordu. Bana yatak var kal deselerde, yurtta kalmanın sakıncalı olacağını düşünerek reddettim. Bilmiyorum ki sokağa çıkma yasağına az kalmış, bana yoldan bir araba çevirip otele bırakmaya razı ettiler. Karı koca, kadın Türk. Bana yolda Partarlar (Rejim askerleri) çevirirse ses etmememi tembihlediler. O dönemde yabancılarla konuşmak dahi yasaktı. Nitekim Partarlar arabayı durdurdu. Ben arkada sanki çocukları gibi iyice küçüldüm, sorgu sualden sonra yola devam. Bu arada benim arkadaş, kaldığım otelin Ermenilerin olduğunu söylemişti. Yapacak bir şey yok. Odama girdiğimde ufak bir masayı kapıya dayayıp üzerine bir boş vazo koydum, olası kapı zorlanmasından haberim olsun diye. Yatak leş gibi kokuyor, yapacak bir şey yok, yattım ve sabaha kadar, kokudan ve korkudan uyuyamadım.
Ertesi gün arkadaşım bana beş yıldızlı otelde bir tanıdığı vasıtasıyla yer buldu da normal yaşantıma döndüm. Bir daha Tebrize yolum düşmedi ve o aydın yüksek lisans öğrencisiyle görüşemedim. Kendisi tebrizde pek çok kişinin selam verdiği biriydi. Günlerim onunla geçti, son derece de keyifiydi, Allah yolunu açık etsin.
İran anılarıma devamla, Ankara’da tanıştığım bir Amerikalı kadının oğluyla, İranlı kocasına ulaşmak için çabasını anlatacağım.
Hoş Kalın,