Pardayan – EN İYİSİ VİTRİNDE
Pardayan – EN İYİSİ VİTRİNDE
Sermed ÇINAR
Rumuzum neden Pardayan, söze önce burdan başlamak istiyorum, sonrası zaten kendiliğinden geliyor. Michel Zevaco, yazar, 1900 de Pardayanlar kitabını yazmış. Pardayanlar 10 kalın ciltten oluşan ciddi bir roman. Roman kahramanları da baba oğul Perdeillans, olay 16. yüzyıl Fransa’sında geçiyor. Romanın gerçekçi oluşu ilgi çekiciliği. Eski asil ailenin yoksul düşmüş, hayatı savaş meydanlarında kılıç sallamakla geçmiş şövalye baba Pardayan’ın, köşesine çekilip sevet yapma hevesinden uzak, cesarete, haysiyete, vefaya, liyakata ve aşka dair çok doğru yönergeler edinilen bir romanı.
Romandan etkilenmemek mümkün değil, ben de etkilenenlerden biri olarak, kendimi romanın pek çok kesitinde bulmaktan alıkoyamadım doğrusu. Benim de bir şövalye ruhum var ve bunu daha sonraki yazılarımda, komando asteğmen olarak 1983 yılındaki ilk Irak harekatında bulunmam ve bu ruhu yaşamanın tadını sizlerle paylaşacağım. Bu yazılarımda aslolan, bizlerin, sizlerin yataklarında huzurla uyurken rütbeli, rütbesiz insanların bunu sağlamak için çabalarını dile getireceğim.
Pardayan yaşadığı ortamın, güzelliği, insanlarının rahat yaşamı için çaba gösteren bir karakter. Bendeniz çömez Pardayan da yaşadığımız ortamı nasıl daha güzelleştiririz, nasıl daha yaşanılır bir hale getiririz konusunda ahkam kesmek üzere bu yazımı kaleme aldım.
Erdek, bizim yaşadığımız ve turizmden gelirle, beslenen bir belde. Oksijen fazlasının, denizinin, gün batımının keyfini yaşamaya gelen misafirlerimize, haksızlık etmememiz gerekiyor. Erdek doğal gaz, kanalizasyon alt yapı derken toz içinde kaldı, araç yolları, yürüme yolları engebeli; Erdek’i yıkamamız gerekiyor, ciddi anlamda tertemiz olması gerekiyor. Köpekler, her yerde, alanlarını parsellemişler, yabancı bir köpek kazara düşerse, bağrış çağrış, kavga dövüş. Apartmanların cümle kapılarını istila etmişler, hadi cesaretin varsa gir içeri, dahası özellikle Cuğra’da kışın aç kalan köpekler, kızgınlıktan insan peşinde ve ısırılma vakaları var. Biz ve misafirlerimiz bunu hak etmiyor.
Konunu başlığı, En İyisi Vitrinde’ye gelene kadar, nerelere gitmişim, elbette bu da Erdek için bir yara. Esnaf olarak hepimiz, öncelikle dükkanımızın önünü temizlemeliyiz. Yugoslavya’da bir lider vardı Tito. Her esnafın dükkanının önünü, evinin önünü deterjanlarla temizlemesini zorunlu tutmuştu, Tito öleli yıllar oldu, halen gidin bakın herkes temizliğini yapıyor. Alışkanlığı kazandırmak, işte bütün mesele bu. Shakespeare’in naçiz sözü gibi oldu ama, mesajı betimledi.
En iyi ürün vitrinde, kapının önünde değil, ürünler, depo malzemeleri, temizlik malzemeleri kapının önünde değil. Görüntünün bir çirkinliğine bakın, hem bırakın da misafirlerimiz kaldırımlardan rahat yürüsün, toz ve engebe dolu yollara ve araç risklerine kendilerini atmasınlar.
Hoş Kalın.