Pardayan – ATATÜRK ve DEDEMİN YOLLARININ KESİŞMESİ
Pardayan – ATATÜRK ve DEDEMİN YOLLARININ KESİŞMESİ
Sermed ÇINAR
Dedem Ankara’nın eski mahallelerden biri olan Samanpazarı’nda oturuyor ve Yahudi Mahallesi’nin muhtarlığını yapıyor. Bu arada da Tayyare Piyangosu kurulmuş, orada çalışıyor. Dükkan Ulus’ta, kadro, bir müdür, dedem ve odacı. Daha bayilik icat edilmemiş. Bu arada, Tayyare Piyangosu, 16 Şubat 1926 yılında kurulmuş, Türk Tayyare cemiyeti adı altında; daha sonra adı 24 Mayıs 1935 de, Türk Hava Kurumu’na çevrilmiş, Türk hava Kuvvetlerine pilot yetiştirmesi, uçak alması, uçak yapması amacıyla gelir kaynağıyla donatılmış. daha sonraları da Mili Piyango olarak devam etmektedir.
İnsanımız eskiden erken yatar, erken kalkarmış, ne zaman teknoloji, televizyon, eğlence yerleri icat edildi, insanlar geç yatıp, geç kalkıyor. Dedem de erkenden yatmış, tak tak kapı, Kalkmış kapıda kelli felli adamlar. ‘Giyin, Paşam seni istedi’. Arabaya binince, dükkanın anahtarını sorduklarında dedem rahatlamış. Dükkandan ertesi günü çekilişi sabahın erken saatinde yapılacak Tayyare Piyango biletlerini almışlar.
Ankara’nın meşhur kışı, hem de o zamanlar şehirde fazla konut olmadığı için şehrin içi de diz boyu kar. Pa pa pa, eskinin arabasıyla, köşke ulaşmışlar. Pembe Köşkün salonuna girmişler. O zamanlar daha Pembe Köşk büyütülmemiş, sadece küçük avcı Köşkü var. Ata, salonda, bir uçtan bir uca, elinde sigara, gidip geliyor. Yaver de dedem de sessizce bekliyorlar, neden sonra Ata misafirleri fark ediyor.’ Piyangocuyu mu getirdin yaver’ diyor. Ata, tam, yarım, çeyrek biletlerden epeyce seçip alıyor, dedem tutarı hesaplıyor, cebinden çıkardığı cüzdanından ödemeyi yapıyor. ‘Yaver, biletleri al yarın ne ikramiye çıkarsa Çocuk Esirgeme Kurumu’na bağışlarsın’ diyor.
Ata, gecenin geç saatinde, böyle kişisel yardımı düşünecek bir yapıda son derece naif bir insan. Dedem bu muhteşem şahsiyetin gözlerine bakarken içinin titrediğini, sırtını sıvazladığındaki mutluluğunu tarif edemediğini söylerdi, kendisini yakından görme şansına sahip olduğu için bu kesişmeyi paylaşmaktan da son derece mutluluk duyardı.
Köşkten çıkan dedem, arabayla dönmek yerine, yürümeyi tercih edip evine diz boyu karda, kurtların uluduğu bir Ankara’da, Çankaya’dan, Samanpazarı’na dönüyor. O zamanki ulvi düşüncenin hakimiyeti, devletin imkanlarını harcamamak. Mahallede kimse uyumamış, dedemden gelecek haberi bekliyor. Mahalleli huzurlu, mahalleli onu düşünen bir liderin varlığının mutluluğunu bir kez daha yaşıyor.
Bu mutluluğu ben de yazarken yaşadım, dedemin anlattığı günkü heyecenla.
Hoş Kalın.