Çarşamba, Ekim 23, 2024
Köşe Yazısı

Pardayan – İRAN GÖZLEMLERİM -2-

Haberi Paylaşmak İçin

Pardayan – İRAN GÖZLEMLERİM -2-

Sermed ÇINAR

 

İran’da o dönemde insanlar özellikle Türkiye kanalı ile Avrupa’ya kaçmak istiyorlardı. Pasaport çıkartılması sadece özel izinlerle oluyordu, veya büyük paralar karşılığı. Ben ve her ay değişen diğer pazarlamacı arkadaşlar, İran’a çok cüzi bir para ile giriş yapar, oradaki iki büyük tüccardan harcamalarımız için para alırdık ve bu para şirketimize bildirilir, şirket de onların Türkiye bankalarında açılmış hesaplarına Amerikan Doları karşılığı olarak yatırırdı. Ülkeden para çıkartmanın bir yolu, yani yeterli parayı çıkarttığında tüccar İran’dan kaçacak.

Görüştüğüm bütün devlet müesseselerinde, yönetim kurulu başkanı veya genel müdürü molla, lisan da bilmedikleri için pırıl pırıl genç mühendisleri ile muhatap oluyordum. Mühendislerden bazıları şirketimizle işbiriğini görüşmek için kendisini davet etmemizi rica ediyorlardı; yani bu vesile ile ülkeden kaçacak. Bana paralar teklif edildi, bunları Türkiye’ye götürüp kendileri adına bankalarda bir hesap açmam için; böyle bir şeyin olmasının asla mümkün olamayacağını bir müddet sonra kabul ettirip rahat ettim.

İran-Irak savaşı sürüyor. Ölen askerler için mahallelerinde resminin de bulunduğu etrafı ışıklandırılmış taklar vardı. Bu arada ne derece doğru olduğunu bilmediğim, yani şahit olmadığım, duyduğum kadarıyla ölen askerlerin eşlerinin mağdur olmamaları için, istekleri doğrultusunda, cami avlularında, cami hocaları tarafından günlük, aylık, senelik satıldıklarını duydum. Bu alışveriş süresince çocuk olması halinde, kiralayanın nüfusuna geçiriliyormuş. Cami avlusunda beğenip satın alabiliyorsunuz.

Türkçe birileriyle sohbet edebilme ihtiyacı duyduğum bir gün, bizim Tahran Elçiliğimize gittim. Tesadüf, oturduğum mahalleden iyi tanıdığım bir ağabeyimize rastladım, sarıldık, öpüştük, konuşmaya hasret olan benim çenem düştü. Bu arada kendisinin ilk defa istihbarat teşkilatımızda çalıştığını öğrendim. Kendisini mesai çıkışı yemeğe davet ettiğimde, bunun mümkün olamayacağını, ASALA tarafından kısa bir süre önce elçimizin ve bir personelimizin sabah evden işe gitmek için çıktıklarında pusu sonucu öldürüldüklerini, hatta olayı gören elçimizin eşinin, elçiliği hemen arayıp diğer tüm çalışanların ikaz edilmesini sağlayarak o mukaddes kadının diğer ölümleri önlediğini anlattı. Etkilenmemek mümkün değil, anlatırken gözlerimiz dolmuştu. Arabalarının elçilikte kızağa çekili durduğunu, eve tanıdık taksicilerle gidip geldiklerini, dolayısıyla da dışarda dolaşamadıklarını söylemişti.

Haliyle ben misafir oldum, ev iki katlı villa, bahçesi alabildiğine çim ve yüzme havuzu. Evde de bize hizmet eden uzak doğulu orta yaşlı bir bayan hizmetkar. Bütün bunları nasıl ödeyebiliyorsun dediğimde, böyle lüks villa sahipleri evlerini elçilik, konsolosluk mensuplarına son derece düşük fiyatlarda kiraya verdiklerini, buradaki amacın evlerini böylelikle koruma altına aldıklarını, aksi taktirde Humeyni rejiminin bu evlere bir kaç aileyi yerleştirebileceğini söyledi.

O dönemde, elçiliğimizde çalışan personelin ne zor şartlar altında görev yaptıklarının göstergesi. Sabah işe, akşam eve, Tahran’da gezme, dolaşma yok, bir etkinliğe katılma şansın yok, dahası her an ASALA tarafından bu gidiş gelişlerde de öldürülme riski.

Bugün gözlemlerimi yazarken, o zor ortamı adeta yeniden yaşadım; benim gibi, satış amaçlı İran’a gelmiş biri, bazen bildiğim taksicin dışında bir taksiye binmek durumunda kaldığımda, güzel Türkçesi ile sizinle sohbet etmeye çalışan taksicinin büyük ihtimalle Ermeni olması ihtimaline karşı, kısa bir süre sonra hemen taksi değiştirmek zorunda kalıyordum. Benim yaşadığım stres, orada görev yapan vatandaşlarımızın çektiklerinin yanında bir hiç.

Devam edecek, hoş kalın,


Haberi Paylaşmak İçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir